11 Aralık 2011 Pazar

Piyade Asteğmen Mehmet Soyuer



Dün öğlen telefondan haberlere bakarken gördüm "Asker 2 komutanını öldürdü." başlığını. Olayın olması gereken en son yer bir hudut karakolu ve haberin içinde ismini görmem gereken en son insan Mehmet'ti.

Hudut karakolu normal bir askeri birlikten çok daha farklıdır. Özellikle asteğmen rütbesindeki karakol komtanları için. Daha önceki hayatınızda ne yaptığınız, ne işle uğraştığınız veya kim olduğunuz önemli değildir üst rütbeli komutanlarınız için. Onlar için olmanız gereken şey belirlidir. Bunun için nelerden taviz vermeniz gerektiğini, nasıl çalışmanız gerektiğini veya askerlerinizi nasıl yetiştirdiğinizi umursamazlar. Tek umursadıkları karakolun işleyişinin ve düzeninin talimnamelere uygun olmasıdır.

Kısacası karşınızda en az 30-40 askerin yaşadığı ve kontrol edilmesi hayli zor bir karakol, arkanızda bölük komutanından tugay komutanına kadar uzanan ve sürekli ensenizde olan, herşeyin mükemmel olmasını isteyen rütbeliler silsilesi ile en yakın şehir merkezine 50-60 km uzakta bir yerde yaşamaya çalışırsınız.

Bir süre sonra ister istemez yakınlaşırsınız askerlerinizle. Gerek herhangi bir sosyal ortamdan uzakta olmanız, zaman zaman onlarla birlikte gün saydığınızı bilmeniz sizi onlara yakınlaştırır. Harp okulundan çıkma bir subay gibi duramazsınız karşılarında. Durmamalısınız zaten. Bir gün sevgilisinden ayrılan bir askeri teselli edersiniz, bir gün parası olmadığı için çarşıya çıkamayan birine harçlık verirsiniz, ailesini çok özleyenini bilgisayarınızdan webcamle ailesiyle görüştürürsünüz, hava güzelken birlikte mangal partisi verir, baklavasına futbol maçları yaparsınız. Askeriniz olduğu kadar her biri arkadaşınız oluverirler.

Mehmet'te böyleydi. Bir önceki öğününü onu vuran insan müsvettesiyle birlikte aynı sofrada yedi. Yeri geldi derdini dinledi, yeri geldi birlikte güldüler. O insan müsvettesine nöbete giderken mermileri kendi elleriyle verdi belki de. Görev yaptığı altı ay boyunca komutanlık değil abilik, babalık yaptı ona. Ve eminim en iyi şekilde yaptı.

Ortada bir suçlu var şimdi. Mehmet'in ve Özkan Astsubay'ın üzerine bir şarjör mermi boşaltan o yaratık dünya üzerinde verilebilecek tüm cezaların az kalacağı kadar suçlu. Ama ondan daha büyük bir suçluyu arıyor ruhum.

Her önüne geleni "vatan borcu" hikayesiyle 15 ay esir alıp eline silah veren, 25 yıl boyunca askerlikle hiçbir ilgisi olmayan bir insanı alıp bu kaosun tam kucağına atan, attıktan sonra hiç korumadığı gibi sürekli üzerine gelen düzen asıl suçlu. Bu düzeni kuran, koruyan ve yaşatan herkese Mehmet'in katili gözüyle bakıyorum ve bundan sonrada öyle bakmaya devam edeceğim.

Hala gittiğine inanamamış olsamda bundan sonra hiçbir şey geri getirmeyecek Mehmet'i. Rahat uyu silah arkadaşım. Benim ve benim gibi birçok kişinin içinde hep apayrı bir yerde olacaksın.