En son yazımı Bulgaristan maçı sonrası yazmışım. Ardından Sırbistan ve İspanya gibi iki müthiş galibiyet almamıza rağmen bu tadı damağımızda bırakanlara selam ediyorum şimdi. Bu arada arka arkaya yendiğimiz bu iki takımın finalde olması bilmem size bizim potansiyelimiz hakkında bir fikir verdi mi??
Kaybettiğimiz Slovenya maçı benim çokta umurumda değil açıkçası, zira grubundan çıkmayı ganatilemiş herhangi bir türk takımının son maçı kazanacağını zaten tahmin bile etmiyorum. Ha dersinizki "O maçı kazansaydık Yunanistan'la eşleşmicektik.", bende size derimki Yunan'lılar karşısında segilediğimiz oyunu kime karşı sergilesek fark yerdik. Dua edin o gün Yunanlarda en az bizim kadar beceriksiz ve kötü oynadılar.
Çok sebep var bilmiyorum hangisinden başlasam. Yunanistan maçının 2. çeyreğinin ortasında Yunan takımı 19 biz ise sadece ve sadece 4(dört) rebound almıştık. Avrupa şampiyonasındaki bir çeyrek final maçı bu ve bu rebound farkı takımı ağlatır. Rebound almak sadece fizik işi değildir. Vakti zamanında rebound konusunda üstad olmuş gayet kısa oyuncularda mevcuttur (bkz: Jason Kidd). Rebound fizik ve fundemantal istediği kadar konsantrasyon isteyen bir iştir. Ne savunmada ne hücümda kucağımıza düşen toplar hariç rebound alamadık. Bunun sebebi boyumuzun kısa olması değil kafamızın oyunda olmamasıydı. Kafayı oyuna hazırlaması gereken kim?? Tanjeviç!!! Varan bir...
Gelelim Ömer Aşık'a. Kendisini çok beğenirim. Ülkemizi Hedo ve Mehmet gibi NBA'de süper bi şekilde temsil edeceğinede eminim. Ama bu adam turnuva boyunca 15/47 (%31), Yunanistan maçında 1/6(%16) yüzdeleri ile serbest atış kullandı. Bu adam şu anda 23 yaşında ve 20 yaşından beri Tanjeviç ile beraber çalışıyor Fenerbahça klübünde. Ben bi koç olsam 3 senedir birlikte çalıştığım adamın böyle bir uluslararası şampiyonada bu yüzde ile oynamasından utanırım. Be hey utanmaz Tanjeviç hiçmi yüzün kızarmadı 3 yıllık öğrencini serbest atış çizgisinde her gördüğünde. Varan iki. Zaten hangi genç oyuncuya ne kattınki bugüne kadar?? Neyse....
Gelelim takımımızın bel kemiği NBA tescilli yıldızımıza. Aslında perşembe arayıp "abi ben geliyorum!" dedi ama dinletemedi. İspanya maçı; 1/5 isabet 2 sayı, Sırbistan maçı; 1/16 isabet 4 sayı (bide neredeyse maçı veren bi top kaybı) ve Yunanistan maçı 4/14 isabet 13 sayı. Bütün bu berbat istatistiklerin yanında turnuvanın en çok top kaybeden 4. oyuncusu (2,6). Kimse bana "abi yıldız oyuncu çok top kaybeder doğaldır." demesin. Aynı yıldız oyuncular takımı alıp finale falan götürüyolar aynı zamanda.
Diyolarki "Dizi sakattı, ağrısı vardı." peki anlaştık madem dizin sakat, ağrın var. Oynamakta istiyosun eywallah. Peki bu maç başına 30 dakika ortalama ne allah aşkına. Oyna 18-22 dakika, hem kritik yerlerde sahne al takımını kurtar, hemde kendini dinlendir, hem abuk sabuk toplar kullanıp zaten ağrın olan dizine yük bindirme.
Bir basketbolcunun en rahat olması gereken an şuta kalktığı andır. Acı çekerek savunma yapabilirsin, acı çekerek rebound kovalayabilrisin (bu arada "eye of the tiger" çalar kulaklarda) ama dizlerini büküp potaya baktığın anda duyduğun acı konsantrasyonunu darma dağın eder. Bunu aşabilen oyuncular efsane oluyorlar zaten (bkz:Jordan, kobe) bu işin normali böyledir. Demek istediğim şu madem bu kadar ağrın var, davul gibi bi dizle oynuyosun her maç 12-13 şut atma. Pas trafiği yap, takımını yönlendir, turnike zorla. Tabi bunların hepsini benden önce söylemesi gereken bi adam var. Ahh Tanjeviç ahh!!! Varan üç....
Bütün bunların yanında Ersan tam anlamıyla muhteşemdi. Ellerinden gelen herşeyi yaptıklarına inandığım diğer tüm oyuncularada teşekkür ediyorum. Ömer Aşık'ta bu gruba dahildir. Tek temennim evsahibi olacağımız 2010'a başımızda bu bela olmadan gitmek.
oytun küçük bir tavsiye yazılarına resim filan ekleyip az biraz görsel de çalışmaya bak ki sadece düz siyah fonda okumaktan daha çok dikkat çeksin.blogunun tutup büyümesi dileklerimle ;)
YanıtlaSil