19 Kasım 2010 Cuma

Metin Yazarı Aranıyor!!!

Metin yazarı arayan bir iş veren adaylardan kendisine özgün bir adet metin yollamalarını ister. İşe başvurmak isteyen Oytun Kuzu bir adet metin yazmaya ve yollamaya karar verir. Olaylar gelişir.

Selamlar;

Metin yazarı arayan ve bu arayışında özgün bir metin isteyen bir iş verene "Aklıma yazacak bir şey gelmiyor.." yazmak o işi almanızı ne kadar zorlaştırır alt metnine sahip özgün metnimize hoşgeldiniz. Bu özgün metnimizde aslında çokta özgün olmayan bir Türk gencinin hayatını özgün bir şekilde nasıl anlatmaya çalıştığına ve bu şekilde işverenin gözüne girmek için gösterdiği azami gayrete şahit olacaksınız. Bunun yanında özgün metin yazmaya çabalayan gencin "Ulan madem aklıma pek bişey gelmiyor, dur hem metin yazayım hem de kendimi azcık tarif edeyim ki görüşmeye gittiğimde (kesin gidicez ya görüşmeye) işverinin aklında fazla soru işareti kalmasın, pazartesi gel başla desin.." uyanıklığına da bizati tanık olacaksınız.

Takvimler 2004'ü gösterirkene özgün olmayan her Türk genci gibi metni yazan gencimizde liseden sonra kapağı bir üniversiteye atma telaşesiyle okurken veya mezun olunca neler olacağı, neler yaşayacağı, kendisi ve hayatı hakkında neler düşüneceği hakkında zerre fikri olmadığı bir üniversiteye ve bölüme paldır küldür başlamış bulunmaktadır. Üniversiteye başlayan özgün olmayan gencimiz her liseli erkeğin yıllar boyu dizginlediği saç uzatma isteğine vurduğu prangaları çözmüş, okulda kot pantalon giyilebilmesine hasta olmuş, kulağına iki delik birden açtırmış ve özgürce bira içilebilen türlü ortamlara akarak bu şekilde hazırlık ve birinci sınıf senelerini geçirmiştir. Bu şekilde girilen birinci sınıfın yazında ise gencimizin kafasına yıldırım düşmüşcesine (düşen yıldırımın ne olduğu ayrı bir özgün metnin konusudur) gencimizde bir çalışma isteği peydah olmuş, gencimize heves gelmiştir. Yaz bitip İstanbul'a gelir gelmez gencimiz açlıktan ölecekmişcesine iş aramaya başlar. "Arayan belasını da bulur mevlasını da." diyen ataları bir kez daha haklı çıkartırcasına gencimiz ilk işini bulur. İnternete verdiği özel ders ilanlarına birkaç cevap gelir. Bu özel dersleri takip eden birkaç ay içinde ise bir adet etüt merkezinde çalışmaya başlayacaktır. Bu seneyi artan özel dersler ve etüt merkezindeki mesai saatleri sayesinde cebi dolu olarak tamamlayan gencimiz sene sonunda transkriptini eline aldığında ise cebindeki güzel manzaranın aynısını o kağıdın üzerinde göremeyecektir. "Nasıl olsa dersler toparlanır hacı, para kazanmanın tadı bambaşkaymış!!" diye arkadaşlarına hava atan gencimiz okulun bir sene uzayacağını ve ailesine bu yüzden türlü türlü yalanlar söyleyeceğini henüz bilmemektedir.

Ertesi seneye aynı etüt merkezinde çalışmaya devam ederek başlayan gencimizin karşısına yeni bir iş fırsatı çıkar. Her sene düzenli olarak Uludağ'a yapılan turları okulda satacak, karşılığında güzel bir prim alacak ve turla birlikte 3 kez Uludağ'a giderek "hem ziyaret hem ticaret" kavramı altında gezme eğlenme fırsatı bulacaktır. Bir genç daha ne istesindir? Gayet keyifli bir şekilde geçen ayların sonunda gencimiz işin sağladığı bütün imkanların balını sütünü emmiş bir vaziyette işverine teşekkür eder. Etüt merkezinde çalışmaya hala devam etmektedir. Bütün bunların yanında artık iş hayatıyla okulu beraber götürmeyi becerebilme yetisini kazanmış olan gencimiz gayet keyiflidir. Bir sene daha bu şekilde kapanır. Fakat bu senenin gencimize öğrettiği en büyük şey ondan asla bir fizikçi olmayacağıdır. Kendisi odasına kapanıp çeşitli bilimsel araştırmalara gömülecek bir insan asla ve asla değildir. İnsan ilişkilerini ne kadar sevdiği, bu konuda hiçte fena sayılmadığı ve bu şekilde para kazansa ne güzel olacağı, ayrıca gayette güzel satış yaptığı, yüklü prim aldığı iç sesi tarafından sürekli gencimizin kulağına fısıldanmaktadır.

İç sesini dinlemeye karar veren ve arayışlarını bu yöne kaydıran gencimizin karşısına evren bir kapı daha açar. Eştten dosttan alınan bilgi ile bulunan bu işte gencimiz kantinde sigara içilen masalara oturacak, insanlarla muhabbet kuracak, "Hacı o sigarayı içiyonuz ama bakın burda böyle bişi var bide bunu deneyin!.." minvalinde bir konuşma yapacak, konuşmayı yapıp muhabbeti kurduktan sonra, "Ya biz her hafta şurda (okulun içinde X bir yer) toplaşıyosunuz, sizde gelin.." diyerek insanları oraya toplayacaktır. Kendi içmediği sigarayı (gencimiz sigara kullanmamaktadır) insanlara püfür püfür tüttürten ve bu işi ayıla bayıla yapan gencimiz ne yapmak istediğine karar vermiştir. Gencimiz iletişime geçmekte hiç zorlanmamakta, insanları ikna etmekte pek sıkıntı çekmemektedir, bütün bunların yanında bundan keyif almaktadır. Bunun yanında herhangi bir konuda sıkıştığı zaman kolay kıvırabilmete, ihtiyaç duyduğunda veya elde veri bulunmadığında kıçından bişeyler uydurmakta çok zorluk çekmemektedir. Bunu yaparken duyduğu vicdab azabıda minimum seviyededir.

Bu düşünce hezeyanına ve kendini tanıma telaşına kapılan gencimiz sallana yuvarlana mezun olur ve bulduğu ilk satış işine balıklama atlayarak işi alır. Halen bu işte çalışmaya devam eden gencimiz bayram tatilinde evde pineklerken gördüğü ilan sonucunda pineklediği yerden doğrulur ve bu satırları yazarak ilan sahibine yollar. Sonrasında son derece ilgisini çeken bu iş için kendisine gelmesini istediği telefonu bekleyerek pineklemesine devam edecektir.